Yorum Yok TAYFUN EREN BAĞCI 9 Eylül 2014 Salı

Hayatta her şeye olumsuz bakmayıp belki de biraz bardağın dolu tarafından bakabilmek gerekir hayata. Herkesin farklı sıkıntıları vardır elbette. Biliyorsunuz ki; hayat imtihanlarla dolu. Önemli olan onlara sabredebilmektir. Alışırsınız, aslında belki en doğal olan fakat bize hep en ilginç habermiş gibi gelen ölüme bile... Kimi çocuğunun cinsiyeti için üzülürken, kimi de çocuk sahibi olamamanın derdindedir. Erkek veya kız önemli değildir, yeter ki çocuğu olsun ister. Kimi doğuştan kördür. Sizin gördüğünüz milyonlarca nimeti görmemiştir ve asla göremeyecektir. Kimi sağırdır, duymak nedir bilmez. Öyle anlatılmaz da hani böyle şeyler. Yaşamak gerekir. Kimi bedensel veya zihinsel engellidir. Öcüymüş gibi yaklaşılsa da bazen onlara, onlar belki de en masumlardandır. Kimi de kaç kez evlenip boşanmış ve çocuklar darmadağın olmuştur. Ya böyle bir ailede büyümüş olsaydınız? Ya yetimhanede yetişseydiniz ve bir aile özlemiyle geçseydi ömrünüz. Ya babanız annenizi gözünüzün önünde vursaydı. Titremez miydiniz derinden? Ya sizi Camii ye bırakıp gitmiş olsalardı. Arar mıydınız anne ve babanızı? Yoldan geçen veya bankta oturan, gördüğünüz herkese anneniz veya babanız olabilme ihtimali ile bakar mıydınız? Bulmaya çalışır mıydınız bütün ömrünüz boyunca? Ya kızınız kaçsaydı? Reddeder miydiniz? Yoksa olanı biteni kalbinize gömüp hâlâ devam eder miydiniz kızınızla muhabbete? Anneler daha acıyarak bakarlar bu tür hadiselere ve genellikle babalar çok daha fazla kızar. Belki onun gibi kızlarının olmadığını söylerler. Ya kaçan kız siz olsaydınız bayanlar.. Ne yapardınız? Eninde sonunda pişman olacağınız çok büyük bir ihtimal. Hemen ailenizden özür dileme yoluna mı başvururdunuz? Yoksa kaçtığınız insanla artık yeni bir yuva kurup eskiyi tamamen siler miydiniz? Aslında bu biraz imkânsız gibi. Çünkü eskisi kolay kolay silemeyebilirsiniz. Geride bıraktığınız sizin aileniz. Herhangi biri değil onlar. Onlara herhangi biri muamelesi yapmamalısınız. Onların da size yapmadığı ve asla da yapmayacakları gibi. Şimdi tekrar düşünün. Ne kadar az şükrettiğimiz gelsin aklınıza ve binlerce, milyonlarca hatta sonsuz kez şükredin. Asla hakkıyla şükredemeyeceğiz. Çünkü aldığımız ve verdiğimiz her nefes için bile emin olun şükrümüz yetersiz kalacaktır!

Yorumlar ;


Yorum Yap ;